Uluslararası İşçiler Birliği (I. Enternasyonal)

Yayınevinin notu

Merhaba,

Elinizdeki kitapla birlikte, Franz Mehring’in tarihsel maddeci yönteme ilişkin broşürünün ardından, siyasi tarih alanında yayınlamayı düşündüğümüz çalışmaların ilkini sunmuş oluyoruz.

Siyasi tarih alanına ilişkin yayınlarımıza Uluslararası İşçiler Birliği’ne ilişkin bu çalışmayla başlamamızın, kronolojik kaygılardan kaynaklanmadığını belirtmek isteriz. Uluslararası İşçiler Birliği’ne (I. Enternasyonal) ilişkin bu çalışmayı siyasi tarih alanındaki ilk kitabımız olarak yayınlamamızın başlıca iki nedeni var. Bunlardan birincisi, bu uluslararası örgütlenmenin, Marksizmin biçimlenmesinde ve gerçek bir siyasi akım haline gelmesinde oynadığı önemli roldür.

Felsefi, ekonomik, toplumsal, estetik, dinsel vb. bütün akımların, somut yaşamın dayattığı gereksinimlere yanıt bulma arayışı içinde, adım adım oluştuğunu biliyoruz. Dolayısıyla, hiç bir düşünce sistemi, hiç bir dünya görüşü, olağanüstü yeteneklere sahip insanların kafasında herhangi bir zamanda ve -deyim yerindeyse- bir gecede yaratılmaz; tersine, çoğu zaman onyıllar süren sistemli çabaların ürünü olarak biçimlenirler.

Bu çabaların ifadelerini, sözkonusu her akımın, başta kendisini önceleyenler olmak üzere diğer akımlara karşı sürdürdüğü polemiklerde bulabiliriz. Bir akımın, maddi yaşamın dayattığı sorunlara kapsamlı ve kalıcı çözümler bulması ve onları bütünsel bir sistem içine yerleştirmesi; kendisini oluşturması için, öncülleriyle ve “rakip”leriyle polemik sürdürmesi gerekir. Bu durumu en yalın biçimde Marksizmde buluyoruz.

Marksizmin bilimsel bir dünya görüşü olarak ortaya çıkması, kuşkusuz, onun kurucularının önceki başlıca düşünce sistemleriyle ve akımlarla “masa başında” hesaplaşmasının ürünüydü. Ancak, “Feuerbach Üzerine Tezler”inde, “bugüne kadar bütün düşünürler dünyayı yorumlamakla yetindiler; oysa asıl olan onu değiştirmektir” diyerek yola çıkan Marx’ın “praxis felsefesi”nin temelleri, somut yaşamla ilişkisini bütün diğer akımlardan çok daha derinde ve ideolojik kırılmalara karşı duracak biçimde atılmıştı. İşçi sınıfının, Marksizm olarak bilinen dünya görüşünün ete kemiğe bürünmesi de, elbette, kapitalizmin ve işçi sınıfının gelişmesine koşut olacaktı. Özetle, işçi sınıfının biçimlendiği 19. yüzyıl ortalarında, 1864’te kurulan Uluslararası İşçiler Birliği, Marksizmin, içinde Proudhonculuk’la, anarşizmle ve -bir ölçüde- sendikacılıkla mücadele ederek serpilip geliştiği uluslararası bir platform olduğu için önemlidir.

Uluslararası İşçiler Birliği üzerine bu çalışmayı yayınlamamızın ikinci nedeni ise daha somut ve güncel bir gereksinime yanıt verme isteğidir. Bilindiği gibi, genel olarak “sol”da, özelinde ise Pablocular* arasında, uzun süredir, “yeniden Birinci Enternasyonal”ci bir eğilim sözkonusu. Neredeyse 150 yıl öncesine ait bir örgütlenme modeline dönme çabasının ne denli akıl dışı olduğunu anlatmaya gerek yok (zaten bunun yeri de burası değil). Bunun yerine, insanlara, tarihsel ve toplumsal koşullardan soyutlanmış bir örgütlenme modeli olarak önerilen Uluslararası İşçiler Birliği’nin ne olduğunu göstermenin daha yararlı olacağını düşünüyoruz.

Halil Çelik’in Uluslararası İşçiler Birliği’ne ilişkin bu çalışmasını, içerdiği bilgi ve belgelerin yanı sıra, bu uluslararası örgütlenmeyi verili tarihsel ve toplumsal koşullar içinde ele alan tarihsel maddeci yöntemiyle de önemsiyor ve değerlendirmenize sunuyoruz.

Prinkipo Yayıncılık

Ağustos 2008

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir